İş bu sayfada yer alan yorumlar, ilgili doktorun doğrudan veya dolaylı emri, talebi ve/veya ricası olmaksızın, Op.Dr. Nihal BORATAÇ tarafından bağımsız olarak yazılmaktadır. Bu web sitesinin temel amacı sağlık alanında kamuoyunun daha iyi bilgilenmesini sağlamaktır ve Op.Dr. Nihal BORATAÇ’ ın sunduğu hizmetler hakkında bilgi vermektir. Nihalboratac.com.tr bir başvuru hizmeti değildir ve herhangi bir Sağlık Hizmeti Sağlayıcısını tavsiye etmemektedir veya desteklememektedir.

Göz İçi Lens Tedavisi

Göz içi lens tedavisi, katarakt gibi göz rahatsızlıklarında kullanılan bir tedavi yöntemidir. Bu yöntem, göz içindeki doğal lenslerin yerine özel teknoloji ile üretilen protez lenslerin yerleştirilmesi prensibine dayanır. Buradaki lens terimi kontakt lenslerle karıştırılmamalıdır. Burada kastedilen lens, gözümüzün içinde bulunan son derece berrak bir yapıdır. Göze gelen ışığı kırarak retinaya iletmek ve gözün her mesafedeki nesneleri görmesini sağlamak gibi çok önemli fonksiyonları vardır.

Akıllı lens nedir?

Geçmişte, katarakt hastalarının tedavisinde doğal lens çıkarılarak yerine yakın ya da uzağı net görmek için tasarlanan monofokal yani tek odaklı lenslerden birisi kullanılmaktaydı. Bu durumda tedaviden sonra hastaların gözlük kullanması zorunlu hale gelmekteydi. Günümüzde multifokal yani çok odaklı göz içi lensler tek odaklı lenslerin yerini almaya başladı. Çünkü bu lensler görüş bozukluklarını her açıdan düzeltmeye izin vererek görüşü mümkün olduğu kadar doğal hale getirmektedir.

Çok odaklı lensler, iki ya da üç odaklı olmak üzere iki farklı şekilde tasarlanmıştır. Akıllı lens olarak bilinen trifokal lensler, üç odaklı lenslere verilen isimdir. Hastaların göz tedavisinde akıllı lens kullanıldığında tedavi sonrası gözlük kullanma gereksinimi olmaz. Bu kişiler gözlüksüz olarak kitap okuyabilir ya da uzaktaki yazıları rahatlıkla görebilirler. Trifokal lensler, günümüzün en gelişmiş göz içi lens teknolojisidir. Yakın, orta ve uzak mesafeler için kesintisiz ve net bir görüş sağladığı için hayat kalitesini olumlu yönde etkiler.

LASIK (Refraktif Tedavi)

Lazer teknolojisinin gelişmesi, göz hastalıklarının tedavi yöntemlerini de beraberinde geliştirmiştir. Uzun süredir kullanılan lazer teknolojisi göz hastalığına göre değişiklik göstermektedir. Bu teknoloji halk arasında “göz çizdirme” olarak bilinir ve bu operasyonlarda excimer lazer kullanılır.

Excimer Lazer, miyop, astigmat ve hipermetrop tedavisinde kullanılır. LASIK adı verilen tedavisi ise, Excimer Lazer kullanarak uygulanan bir operasyondur. LASIK tedavi, günümüzde yaygın bir şekilde yapılmaktadır ve hastanın gözlükten ya da kontakt lensten kurtulması için yapılır. LASIK tedavisinin bu kadar yaygın olmasının sebepleri ise, 2-4 dakika arasında sürmesi, ağrısız, acısız ve iyileşme sürecinin çok hızlı gelişmesidir. Refraktif ise, excimer lazer operasyonu haricinde yapılan fakik göz içi mercek yerleştirilmesi, şeffaf lens çıkarılması ve yapay göz içi mercek yerleştirilmesi ameliyatlarıdır

Katarakt, göz bebeğinin arkasında yer alan ve görmeyi sağlayan doğal göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi sonucuyla meydana gelir. Katarakt, ilaçla tedavi edilemeyen bir göz hastalığıdır. Dolayısıyla katarakt tedavisi için cerrahi uygulama gereklidir.

Ameliyat ile gözde bulunan saydamlığını kaybetmiş lens alınarak, yerine akıllı mercek konur ve hastanın ameliyat sonrasında net bir görüş kazanması sağlanır. Bu yöntem halk arasında lazerle katarakt ameliyatı olarak bilinse de tıbbi ismi fakoemulsifikasyondur. Bu ameliyat tıpta da kısaca “fako” olarak geçer.

Keratokonus

Keratokonus, kornea şeklinin bozulduğu ve tıpkı bir koni şeklinde sivrilmesi sebebiyle oluşan bir göz hastalığıdır. Korneada oluşan bu değişiklik dolayısıyla bulanık ve bozuk bir görüş ortaya çıkar. Bu nedenle, okuma ya da araba kullanma gibi günlük hayatımızda yerine getirdiğimiz görevlerin zorlaşmasına yol açar.

Keratokonus, daha çok 10’lu yaşların sonu ve 20’li yaşların başında olan bireylerde görülür. Keratokonus, genelde her iki gözü de etkilemektedir ve iki göz arasında farklı sorunlara sebep olabilir. Bu belirtiler zaman içerisinde değişiklik gösterir. Erken aşamada, görüşte hafif bulanıklık, ışığa hassasiyet, gözde kızarıklık gibi rahatsızlıklar görülürken; ileriki aşamalarda, görüşte bulanıklığın artması, gözlük gereksinimi, korneanın yaptığı çıkıntı dolayısıyla kontakt lensin göze rahatsızlık vermesi şikayetleri görülür.

Ambliyopi

Yunanca “donuk göz” anlamına gelen ambliyopi, halk arasında göz tembelliği olarak bilinmektedir. Göz tembelliği, çocukluğun erken yaşlarında görülebilen ve sağlıklı görme gelişiminin sağlanamama durumudur. Daha açık bir tabirle, küçük yaşlarda ortaya çıkan ve gözün bir tanesinin net görememesinden kaynaklanan bir hastalıktır. İki göz arasında bulunan numara farkı ya da ışığın retinaya düşmesini engelleyen herhangi bir nedenden dolayı göz tembelliği oluşur. Bir göz iyi görürken, diğeri aynı kalitede göremez. Ambliyopi (göz tembelliği) genelde tek gözde görülmektedir. Bu durumda az gören göze de ambliyopik göz, yani tembel göz adı verilir.

Bu göz hastalığı genel olarak;

  • Gözlerde kayma (şaşılık),
  • İki gözün, gözlük numaralarının birbirinden çok farklı olması,
  • Göz kapağı düşüklüğü sebebiyle göz ekseninin kapatılması,
  • Doğumsal katarakt olması

Bazı Belirtiler

  • Bir gözünü kapalı tutma
  • Sık sık göz kırpma
  • Gözlerini kısma ya da ovalama
  • Oyun oynarken topu tutma, ayakkabı bağlama veya düğme ilikleme gibi el-göz koordinasyonu gerektiren işlerde zorlanma
  • Okurken veya televizyon seyrederken başını sürekli bir yöne çevirme
  • Okurken veya yazarken çok yakından bakma, satır kaydırma veya sürekli parmakla takip etme
  • Yakın işleri sevmeme
  • Kısa sürede dikkat dağılması veya dalgınlaşma
  • Okulda tahtayı netleştirebilmek ve yazılara odaklanabilmek için sürekli kendini zorlama sonucu oluşabilecek sık baş ağrısı şikâyeti.

Blefarit

Tıptaki adıyla blefarit, göz kapağının çeşitli nedenlere bağlı olarak iltihaplanmasıyla ortaya çıkan bir göz hastalığıdır. Kirpiklerin iç ve dış kısımlarını etkileyen göz kapağı iltihabı, bazı durumlarda iki göz kapağında da görülebilmektedir. Blefarit (göz kapağı iltihabı), gözle görülebilen ve yaygın olan bir sağlık sorunudur. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, göz hastalıklarına başvuran hastaların yaklaşık %40-45’i, blefarit sebebiyle başvurduğu tespit edilmiştir. Blefarit, ilerlemesi halinde göz kapaklarında kalıcı sorunlar oluşma riski taşıdığı için blefarit hastalarına tıbbi tedavi uygulanmaktadır.

Blefarit; gözlerde kuruluk, kontakt lens kullanımı, göz hijyeninin korunamaması, makyaj malzemeleri ya da solüsyonlara karşı alerji gibi sebepler doğrultusunda oluşmakla beraber; gözlerde yanma, bulanık görme, gözüne kum kaçmış hissi, göz sulanması, gözlerde ve kirpik diplerinde kızarıklıklar, normalden daha sık göz kırpma isteği gibi belirtileri beraberinde getirir.

Diyabetik Retinopati

Diyabetik Retinopati, şeker hastalığına bağlı görme kaybının en sık olduğu nedenlerinden biridir. Diyabet, retinadaki kılcal damarların yapısını bozmaktadır. Aynı zamanda, hücre kaybına yol açarak damar geçirgenliğinin bozulmasına ve sarı nokta adlı bölgede sıvı ve yağlı maddelerin birikmesine neden olur. Bununla beraber, kılcal damarları tıkayarak, beslenmeyen alanların ortaya çıkmasına sebep olur. Böylece retinada, kendiliğinden kanayarak yeni damarlar oluşur. Retinada oluşan kanamalar, gözün arka boşluğuna sızabilir. Retinada damarlı zarların oluşması sonucunda ciddi görme kayıpları ve göz tansiyonunun ağrılı bir şekilde yükselmesine yol açar.

Diyabet tanısından itibaren geçen 10 yıllık süre sonrasında retinopati görülme oranı artmaktadır. Tip 1 ya da insüline bağımlı genç diyabet hastalarında ise, ergenlik çağından sonra retinopati görülmesi yaş ile ilgili olarak artış gösterir.

Eğer aşağıdakilerden bazılarını yaşamanız durumunda hemen doktorunuza başvurun:

  • Giderek kötüleşen görme
  • Ani görme kaybı
  • Görüş alanınızda yüzen şekiller (floaters)
  • Bulanık veya düzensiz görme
  • Göz ağrısı veya kızarıklık

Bu semptomlar mutlaka diyabetik retinopatinin olduğu anlamına gelmez, ancak onları kontrol ettirmek önemlidir. Bir sonraki kontrol randevusuna kadar beklememenizde fayda vardır.

Tıptaki adı glokom olan göz hastalığı, halk arasında göz tansiyonu olarak bilinir. Glokom, göz içi basıncının görme sinirini tahrip edecek kadar yükselmesi sebebiyle görme kaybına yol açan bir göz hastalığıdır. Normal bir gözde, göz sıvısı sürekli olarak üretilir ve dengeli bir şekilde emilerek boşaltılır. Bu sayede göz içi basıncının normal seviyelerde kalması sağlanır.

Üretilen göz sıvısının boşaltılması engellendiği takdirde göz içi basıncı yükselir ve Glokom (göz tansiyonu) oluşur. Bu en sık karşılaşılan glokom şeklidir. Genelde 40 yaş üstü bireylerde rastlanan glokom, bazı durumlarda çocuklarda da görülebilmektedir. Glokomun erken teşhis edilmesi oldukça önemlidir.

Göz alerjisi gözlerde görülen kızarıklık, yanma, batma, kaşıntı, sulanma gibi şikayetlere sebep olan bir rahatsızlıktır. Genellikle havada bulunan maddelerin, gözlerimiz ve solunum yollarımızla temas ettiklerinde oluşan alerjik reaksiyonla gerçekleşmektedir.

Göz alerjisi teşhisinin gecikmesi halinde, kalıcı göz bozukluklarına, göz kapaklarında düşme, kasılma gibi rahatsızlıklara sebep olabilecek, ciddiyeti kavranması gereken bir hastalıktır. Mevsimsel göz alerjilerinde, alerjik reaksiyona sebep olan şeyler dışarıdaki etkenlerdir. Ancak göz alerjisi yıl boyu devam ediyorsa, hayvan tüyü, toz gibi günlük hayatınızda maruz kaldığınız şeylerden dolayı kaynaklanmaktadır.

Kornea

Kornea, gözün dış tabakasının ön kısmında bulunan şeffaf yapıda ve kubbe şeklinde olan bir dokudur. Bu şeffaf yapının hemen arkasında göze rengini veren iris yer alır. Korneanın iki görevi vardır. Bunlardan birincisi, gözün içerisindeki yapıları korumaktır. İkincisi ise, dışarıdan gelen ışığı kırarak retina dediğimiz ve görmemizi sağlayan bölgeye net bir görüntü sağlamaktır. Kornea, gözün görme görevini yerine getirmesinde rol oynayan en önemli parça olma özelliğini taşır. Dolayısıyla korneada oluşacak en ufak sıkıntının bile, görme seviyesine etkisi olur.

Kontakt Lens

Kontakt lens, neredeyse hepimizin bildiği üzere, gözün görme kusurlarını düzeltmek için üretilmiştir. Ayrıca kornea ön yüzeyine takılan merceklere kontakt lens denir. Gözlüğe alternatif olarak üretilmiştir ve kullanımı oldukça yaygındır. Kontakt lensler optik amaçlı kullanılmanın yanı sıra kozmetik ve tedavi amacıyla da kullanılmaktadır. Genelde şeffaf renkli olan kontakt lens, farklı renk çeşitlerine de sahiptir.

Bu lensler mutlaka steril bir şekilde kullanılmalıdır ve kullanım talimatlarına uygun bir şekilde kullanmaya özen gösterilmedir. Kontakt lensi ilk defa kullanacak kişilerin adaptasyon sürecinde gözde sulanma, yanma, ışık hassasiyeti gibi geçici şikayetler görülebilir.

Göz Kuruluğu

Kuru göz rahatsızlığı halk arasında daha çok göz kuruluğu olarak bilinmektedir. Normal bir göz, gözyaşı ile devamlı olarak yıkanır. Gözyaşı, gözün rahat ve nemli kalabilmesini sağlamaktadır. Kuru göz ise gözyaşının yeterli miktarlarda üretilememesi veya gözyaşı kalitesi bozulduğu için gözü yeteri kadar ıslatamamasından dolayı ortaya çıkar.

Kuru göz rahatsızlığında yanma hissi, batma hissi, göz içinde ve çevresinde mukus iplikleri (yapışkan bir akıntı), kızarıklık, aşırı yaşarma ve yorgunluk hissi, kontakt lens kullanımında rahatsızlık hissi gibi belirtileri bulunmaktadır. Sık rastlanan bir göz hastalığı değildir.

Lazer Işığı Hakkında

Lazer ışığı görünebilir ışık spektrumunda veya bu spekturuma çok yakındır. Tek bir dalga boyundadır, tüm enerji birlikte ve tek bir yönde çalışır. Bu tek bir noktaya odaklanabileceği ve cerrahide kullanılabileceği anlamına gelir. Lazer ışık kaynaklı ısı veya pek çok küçük enerji dalgası ile çalışır. Lazer ışığı çok kesin olarak kontrol edilebildiği için güvenli ve güvenilirdir.

Pediatrik Oftalmoloji

Yetişkin bireylerde görülen göz hastalıklarının birçoğu bebeklerde ve çocuklarda da görülebilmektedir. En sık görülen rahatsızlıklar;

  • Miyop,
  • Hipermetrop,
  • Astigmat,
  • Şaşılık,
  • Göz Tembelliği,
  • Doğuştan Katarakt,
  • Göz Tansiyonu,
  • Doğuştan Gözyaşı Kanalı Tıkanıklığı,
  • Doğuştan Anomaliler,
  • Bazı Göz Tümörleri Olarak Sıralanabilir.

Bu durumda ebeveynler, bebeklerinde veya çocuklarında herhangi bir göz rahatsızlığından şüpheleniyorsa hemen doktora başvurmalıdır. Çocuğun gözünde herhangi bir şikâyet olmasa bile, doğumsal anomalileri saptayabilmek adına 2 yaşına gelmeden göz muayenesi yapılmasında fayda vardır. Herhangi bir sorun rastlanmazsa 3-4 yaşlarında tekrar göz muayenesi yapılmalıdır. Böylece çocuklara erken teşhis konarak gereken önlemi, göz hastalığı ileri seviyeye gelmeden kontrol altına alınabilir.

Presbiyopi

Presbiyopi, 40 yaş üzeri kişilerde, yaşa bağlı olarak oluşan yakını görememe sorunudur. Gözün içerisindeki mercek, şekil değiştirebilen bir yapıya sahiptir. Bu mercek, cisimlere yakın olduğunda şişerek şeklini değiştirir ve görme kalitesini arttırır. Bu sayede yakındaki cisimler net bir şekilde görülür. Fakat insan gözdeki mercek, 40 yaşından sonra bu netleşmeyi kaybetmeye başlar.

Presbiyopi hastaları, cisimlere 50 cm’den daha yakın mesafede baktıklarında, cismin netliğinde sorun yaşanır ve cismi görebilmek için daha uzak mesafeye götürmek zorunda kalır.

Retina Hastalıkları

Retina, ışığa ve renge duyarlı hücrelerden oluşan ve görmeyi sağlayan bir tabakadır. Aynı zamanda göz küresinin arka iç duvarını tümüyle kaplayan bir dokudur. Retina, damar ve sinir hücrelerinden oluşur. Algılanan görüntü beyne iletilir ve işleyen bu mekanizma sayesinde görme sağlanır.

Sıklıkla karşılaşılan retina hastalıkları;

  • Diyabetik Retinopati,
  • Retina Yırtığı,
  • Retina Dekolmanı,
  • Sarı Nokta Hastalığı,
  • Retinal Ven Ve Retinal Arter Tıkanıklığı,
  • Epiretinal Membran,
  • Makula Deliği,
  • Göz Travmaları

olarak sıralanabilir. Retinada oluşan rahatsızlıklar görme işlevini etkilediği için son derece hassas olunması gereken bir konudur.

Excimer Laser

Excimer Laser, argon-florid gaz karışımının elektrikle uyarılması sonucu elde edilen ve 193 nm dalga boyuna sahip UV lazerdir. Tüm dünyada 30 yıla yakın bir zamandır Miyop, astigmat ve hipermetrop gibi gözde kırma kusurlarının tedavisinde kullanılmaktadır. Eximer Lazer ameliyatıyla ilgili daha detaylı bilgi için lütfen hizmetlerimizi kontrol edin ve bizimle iletişime geçiniz.

Şaşılık

Şaşılık, gözlerin birbiriyle olan paralelliğini kaybetmesi halinde meydana gelir. Şaşılığın nedenine bağlı olarak değişmekle birlikte bu kaymalar geçici veya sürekli olabilir. Çeşitli nedenlerle göz fonksiyonlarında meydana gelen bozulmalar, bireylerin yaşam kalitesini büyük ölçüde etkiler. Her bir gözde, 6’şar adet göz dışı kas bulunur. Bu kasların bir ya da birkaçında kuvvet azlığı veya fazlalığı olması durumunda şaşılık belirtisi ortaya çıkar. Şaşılık rahatsızlığında, bir göz düz bakarken diğeri içe, yana, dışa, yukarı ve aşağı kayabilir. Şaşılık sadece bir göz değil, iki gözde de görülebilen bir rahatsızlıktır. Gözlerdeki kayma, şaşılığın sebebine göre geçici veya kalıcı olabilir. Şaşılık tedavisinde erken teşhis oldukça önemlidir. Göz muayenesi için geç kalındığında çocukların gözlerinde ömür boyu sürebilen görme azlığı sorunu oluşabilmektedir.

Şaşılığın oluşmasında;

  • Sorunlu hamilelik dönemi,
  • Doğumun sağlıklı olmaması,
  • Çocuğun gelişimi,
  • Geçirilen hastalık,
  • Genetik yatkınlık

gibi nedenler görülebilir.

Üveit

Göz yuvarlağının ortasında yer alan jel benzeri maddenin çevresini 3 tabakadan oluşan bir kılıf sarar. Bu tabakaya “uvea” adı verilir. Uvea göz küresinin orta tabakasında yer alır. Uvea’ nın iltihaplanması halinde üveit oluşur. Üveit, kalıcı görme kaybına sebep olarak, görme dokusuna ciddi zararlar verebilir. Üveit 4 çeşide ayrılır.

Bunlar;

  • Ön Üveit: En yaygın olanıdır ve gözün önünü etkiler. Semptomlar 8 haftaya kadar sürebilir.
  • Orta Üveit: Gözün ortasındaki uvea şişmesiyle ortaya çıkar. Semptomlar birkaç hafta ile birkaç yıl sürebilir.
  • Arka Üveit: Uveanın gözün arkasına doğru şişmesi halidir. Semptomlar yavaş yavaş gelişir ve yıllarca sürebilir.

Panuveit: Tüm uveanın iltihaplanma halidir.